Türkiye, Ağustos 2018 tarihinden itibaren şiddeti sürekli artmakta olan bir ekonomik krizin içinde bulunmakla birlikte, aslında bugün temelleri 1980’li yıllarda atılan ve özellikle son 20 yıllık süreçte hızlanan neoliberal yeniden yapılanma dalgasının ülkede yarattığı sosyoekonomik sonuçlarını deneyimlemektedir. Kamusal hizmetlerin geriletildiği veya ortadan kaldırıldığı, yoksulluğun genelleşerek toplumun büyük bir kesimine yayıldığı, ekonomik büyümenin yavaşladığı ve niteliğinin erozyona uğradığı, ekonomik büyümenin istihdam üretme kapasitesinin azaldığı bir dönemde, son yıllardaki yüksek enflasyon, gelir dağılımındaki adaletsizlik ve genç işsizliği gibi olgular toplumun ana gündemini oluşturur hale gelmiştir. 1994, 2001 ekonomik krizleri gibi yakın dönemlerdeki krizler ile kıyaslandığında, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik krizin daha yapısal sorunlara işaret ettiği ve toplumsal dokuya daha kalıcı zararlar verdiği açıktır.
Yazının devamını PDF formatında okumak için tıklayınız.