Bilge insan Prof.Dr. Erdal İnönü ölümünün 10'uncu yıldönümünde kendi kurduğu TÜSES tarafından anıldı .Anma programı 28 Ekim Cumartesi günü Hilton İstanbul Bomonti Hotel'de yapıldı.
'"Prof.Dr.Erdal İnönü'nün İzinde Siyasette Uzlaşma Kültürü' başlığı ile farklı siyasi düşüncelerdeki katılımcılar anma toplantısına katıldı.TÜSES'in düzenlediği toplantı, Saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunması ile başladı. İnönü'nün hayatının anlatıldığı kısa film gösterildikten sonra toplantının açılış konuşmasını TÜSES Başkanı Celal Korkut Yıldırım yaptı.
Celal Korkut Yıldırım konuşmasında "CHP Genel Başkanı sayın Kemal Kılıçdaroğlu, CHP, HDP (Halkların Demokratik Partisi), SP ve İYİ partinin değerli yöneticileri, Erdal İnönü’nün saygıdeğer aile mensupları, toplantımızın değerli konuşmacıları, Erdal İnönü’nün dostları ve değerli basın çalışanları toplantımıza hoşgeldiniz.
Öncelikle bize bu anlamlı toplantının düzenlenmesinde her türlü maddi ve manevi desteği veren Şişli Belediyesi Başkanı sayın Hayri İnönü ye, İnönü’nü ile ilgili sunulan filmlerin hazırlayan Öykü Ajans başkanı Necati Özkan’a, etkinliğin içeriği konusunda katkısı olan geçmiş dönem Tüses başkanları Prof.Dr. Burhan Şenatalar’a ve Mehmet Ural’a Tüses adına teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Zaman çabuk geçiyor, bir su gibi akıp gidiyor... Bu yıl bilgiyi, bilgeliği ve erdemi bilim ve siyaset yaşamının her anında gösteren Prof.Dr Erdal İnönü’nün aramızdan ayrılışının onuncu yılı.
Erdal İnönü; gençliğinde okuduğu Voltaire’nin “Felsefe Sözlüğü” ünde geçen bir anlayıştan çok etkilenir ve bunu yaşam felsefesi olarak benimser. Hiç hatırımdan çıkmaz dediği “ Dostluk ancak erdemli insanlar arasında bir ilişkidir. Müstebitlerin (bugünkü karşılığı ile diktatörlerin) adamları ya da uşakları vardır. Çete reislerinin haydut başlarının hempaları, yardakçıları vardır. Ama yalnızca erdemli bir insanın dostu ve arkadaşı vardır” anlayışını kendine rehber edinir.
Liderler bir halkın, bir ülkenin geleceğine yön verir. Kimileri umutları yok eder, ülkeleri içinden çıkılmaz dar boğazlara sokar. Kimileri ise yaptıkları ile karanlıktan aydınlığa geçişte tarihi bir rol üstlenir, düşünceleri ile umut verir. Erdal İnönü; 12 Eylül’ün karanlık günlerinde 12 Eylül’ün nobran siyasi diline karşı yeni bir siyaset anlayışı ve dilini kullanarak Türkiye’nin normalleşmesinde /demokrasi kapısının aralanmasında büyük bir rol oynadı.
Şimdi 12 Eylül günlerini aratır bir süreci yaşıyoruz.Türkiye’nin bu karabasanlı günlerden çıkışının yolu; kimlikler üzerinden kutuplaştıran,ayrıştıran siyaset diline karşı Prof.Dr Erdal İnönü’nün siyasi yaşamımıza miras bıraktığı siyaset tarzının yeniden canlandırılması olmalı.
Prof.Dr. Erdal İnönü’nün siyaset anlayışlı ve dilini iki anekdotla paylaşmak istiyorum.
Birinci anekdot, SHP genel başkanlığı döneminde diğer sol parti liderleri ve bürokratlarla bir lokantaya gider. Garsonun “Bir şey almak ister misiniz efendim” sorusu üzerine “Teşekkürler biz birbirimizi yiyeceğiz,” yanıtını verir.
Artık Türkiye’nin bu anlayışa tahammülü yok. Ya birbirimizi yiyerek yok olacağız ya da birbirimizi sahiplenerek Türkiyenin normalleşmesini, Türkiye’nin demokratikleşmesini sağlayacağiz.
İkinci Anekdot, SHP genel başkanıyken Sosyalist Enternasyonal toplantısı için Paris’e gitmiştir. Toplantı sonrası İstemihan Talay’la sinemaya giderler. Filmin konusu, iki mafya ailesi arasındaki çatışmadır. İki saat boyunca silahlar patlar.İstemihan Talay film bittikten sonra koltuğundan kalkmakta olan İnönü’ye sorar:“Filmi nasıl buldunuz?”İnönü cevaplar:“Çok beğendim, ama iyi ki bitti. Yoksa çok daha fazla adam ölecekti…”Bizim filmimiz kötü,yönetmen çok daha kötü,demokrasinin çok daha fazla zarar görmemesi için bu film bitmeli, Umalım ki bizim bu ülkede izleyeceğimiz tüm filmlerin sonu da İnönü'nün barışa olan özlemini, sevgisini beraberinde getirsin ve siyasette uzlaşı anlayışı her yerde tekrar filizlensin.
Geleceğe umut taşıyan bir toplantı olması dileği ile hepinizi saygı ile selamlıyorum..."
TüSES Başanı Celal Yıldırım'dan sonra, katılımcı ve toplumcu Belediyecilik anlayışını farklılıklarla bir arada yaşama kültürü ile birleştirerek Temiz Şişli sözcüğünü yönetimsel anlamda da realize etmek için uğraş veren Erdal İnönü'nün yeğeni CHP'li Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü İnönü ailesi adına amcasını anlatan bir konuşma yaptı.
Ardından CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu da yaptığı konuşmasında 15 Temmuz darbe girişiminin ardından Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'ne davet edildiğini hatırlatarak, "Türkiye, çok derin bir travma yaşıyordu ve bu travmadan Türkiye'nin kurtulması gerekiyordu. Gittik, söylenmesi gereken her şeyi söyledik. Uzlaşma kültürünün, devlette liyakatın, yargı bağımsızlığının ne kadar önemli olduğunu ifade ettim. Katılanların tamamı hak verdi. 'Yargı bağımsızlığından başlayalım. Oturalım, uzlaşalım ve yargı bağımsızlığını sağlayalım' dediler. Sadece 2 toplantı yapıldı, sonra hiç kimse gelmedi. Niçin? Yargı, zaten ellerindeydi, daha da bağımlı hale getirme düşüncesi vardı ve o düşünceyi daha sonra hayata geçirdiler.
Bunlara baktığınızda evet uzlaşma kültürü tamam. Uzlaşma kültürünün özünde yatan nedir? Aklı sorgulamaktır, benim eksik gördüğüm, eksik bildiğim ya da eksik yaşadığım bir olayı bir başkasının tamamlaması demektir. Uzlaşma kültüründe dayatma yoktur. Bugün yaşadığımız olay bir uzlaşma kültürü değil, uzlaşma kültüründen uzaklaşıp, bir dayatma kültürünü toplumun önüne koymaktır. Gelinen nokta maalesef budur" diye konuştu.
"BİZİM KISA SİYASİ TARİHİMİZE BAKTIĞIMIZDA O KADAR ÇOK KEŞKELERİMİZ VAR Kİ"
Kemal Kılıçdaroğlu, "Bizim kısa siyasi tarihimize baktığımızda o kadar çok keşkelerimiz var ki. Ve bunlar olur da 10 yılda bir değil, neredeyse her gün oluyor. Bu aynı zamanda tarihten ders almadığımızı da gösteriyor. Çünkü tarihten ders alabilseydik, hatalardan ders çıkarabilseydik, aynı yanlışları tekrar etmeseydik bugünkü konuma gelmezdik" dedi.
"SCHRÖDER OLMASA BÜYÜKADA'DA TOPLANTI YAPANLAR SERBEST BIRAKILMAYACAKTI"
Kılıçdaroğlu, "Bugün geldiğimiz tabloya bakın, Erdal Bey bugünkü tabloyu görmedi, bilmiyor da. Yargıya bakın ne durumda. Schröder olmasa Büyükada'da toplantı yapanlar serbest bırakılmayacaktı. Adımız gibi eminiz. O devreye giriyor çünkü ortada yargı yok. Hangi yargıdan söz ediyoruz? Kuşatılmış bir yargı. Medya, hangi medyadan söz ediyoruz? Kuşatılmış bir medya. Üniversiteler, hangi üniversitelerden söz ediyoruz? OHAL uygulamalarıyla darmadağın edilen üniversiteler. Bilime saygıdan söz ediyoruz. Hangi bilime saygı? Konuşan, üreten kişinin bir bakıma dışlandığı, bulunduğu alandan dışlandığı bir süreci yaşıyoruz" dedi.
"NÜFUSUN YÜZDE 50'Sİ KENDİ SEÇTİĞİ BELEDİYE BAŞKANI TARAFINDAN YÖNETİLMİYOR"
Kemal Kılıçdaroğlu, "Ama bütün bunlara rağmen asla ve asla karamsar olmaya hakkımız yok. Bu ülkeyi kuranlar çok zor koşullarda kurdular. Olmazı başardılar. Büyük bedeller ödediler. Biz o günün koşullarına göre daha iyiyiz aslında. Daha çok okuyanımız var, yazanımız var, çizenimiz var. Sorun cesur olmakta. Daha cesur olacağız, daha kararlı olacağız, daha inatçı olacağız. Çünkü biz haklıyız. Bu ülkeye demokrasiyi getirmek istiyoruz. Düşünebiliyor musunuz, belediye başkanları ya görevden alınıyor veya istifaya zorlanıyor. Kentlerde görevden alınan, atanan veya istifa eden belediye başkanlarının görev yaptığı kentlerde nüfusun aşağı yukarı yüzde 50'si oturuyor. Ya kararname ile görevden alıyorsunuz veya tehdit ediyorsunuz, şantajla 'istifa edeceksin' diyorlar. Nüfusun yüzde 50'si kendi seçtiği belediye başkanı tarafından yönetilmiyor" şeklinde konuştu.
ERKEN SEÇİM ÇAĞRISI
Kılıçdaroğlu, "Demokrasi öneriyoruz, buyurun bir an önce seçim yapalım, insanlar yeni belediye başkanlarını seçsinler veya siz aday göstermiyorsanız kendi partinizden başkasını aday gösterebilirsiniz. Kazanan kim olur? Hepimiz oluruz. Kazana kurum ne olur? Demokrasi kurumu olur ve dünyaya, 'bakın nüfusun yüzde 50'si bir şekliyle kendi seçtiği belediye başkanı tarafından yönetilemiyor ama demokrasinin gereği olarak erken seçime gittik' deriz. Korkuyorlar çünkü onlar demokrasiye inanmıyorlar. Demokrasiyi araç olarak kullanmak istiyorlar. İnsana saygıyı bilmiyorlar. Sabah, öğle, akşam 'millet, millet, millet'. E hani millet? Kendisini millet olarak görüyor, kendisini toplumun yerine koyuyor. Herkes susacak, sadece o konuşacak. Herkes düşünmeyecek, sadece o düşünecek. İnsanı bir meta yerine koyan, mal yerine koyan bir siyaset anlayışı toplumda egemen olmaya başladı. Bu kültürü yıkacağız ve yıkmakta da kararlıyız. 2019'da benim tek isteğim var, kararlı ve namuslu durursak, demokrasiye sahip çıkarsak, her düşüncenin önündeki engelleri tümüyle kaldırırsak biz bu saray diktasını yıkarız. Yıkmaya da kararlıyız, yıkacağız da" dedi.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ardından araştırmaları ve özgün çalışmaları ile sosyal bilimlere ve Türkiye siyasi literatürüne önemli katkılaı bulunan: 1964'ten bu yana, değişik dillerde elliden fazla kitabı, dört yüzdem fazla makalesi ve konferans tebliği bulunan Prof. Dr. İlhan Tekeli 'Demokrasinin Krizi' başlığı ile bir sunum yaptı.
Sunumdan sonra Siyasette uzlaşı kültürü' başlığı ile gerçekleştirilen panelde Bülent Kaya, Bülent Tezcan, Ömer Kayır, Nesrin Nas, Celal Doğan konuşmacı olarak katılan paneli, CHP eski Genel Başkan Yardımcısı, TÜSES üyesi Profesör Dr. Burhan Şenatalar yönetti.Programın son konuşmasını ise KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır yaptı. Ağırdır konuşmasında 'Bir arada yaşam için demokrasi'nin önemini anlattı".
ANMA PROGRAMININ VİDEO KAYITLARI İÇİN TIKLAYINIZ