• TÜRKİYE SOSYAL EKONOMİK ve SİYASAL ARAŞTIRMALAR VAKFI

Hasan Kirmanoğlu - Türkiye`de sağcı ya da solcu olmak (Radikal İki - 22.01.2006)

Hasan Kirmanoğlu - Türkiye`de sağcı ya da solcu olmak (Radikal İki - 22.01.2006)

YAYIN TARİHİ: 22.01.2006

http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalEklerDetay&ArticleID=873409&CategoryID=42&Date=27.03.2009

"İdeolojilerin Sonu" tezinin popülerliğine rağmen sağ/sol karşıtlığı, sadece Türkiye'de değil tüm dünyada seçmen davranışlarından politika tartışmalarına kadar pek çok konuyu belirleyen önemli toplumsal kırılma noktalarından biri olma özelliğini korumaya devam ediyor.

"İdeolojilerin Sonu" tezinin popülerliğine rağmen sağ/sol karşıtlığı, sadece Türkiye'de değil tüm dünyada seçmen davranışlarından politika tartışmalarına kadar pek çok konuyu belirleyen önemli toplumsal kırılma noktalarından biri olma özelliğini korumaya devam ediyor. Bireylerin ve dolayısıyla seçmenlerin öznel olarak sağ/sol ekseninde kendilerini nerede konumlandırdıkları ve bunun zaman içindeki gelişiminin bilinmesi tabii ki toplumu anlamak bakımından önemli. Ancak bir o kadar önemli olan husus, sağ/sol tercihini yapan bireylerin özelliklerinin bilinmesidir. Öznel sağ/sol konumlamasının arkasında yatan etkenlerin/özelliklerin belirlenmesi sosyo-politik analizin zenginleşmesini sağlar.

Belirleyici etkenler

Seçmenlerin sosyo-demografik özellikleri ile değerlerinin bilinmesi ve bunların zaman içindeki gelişiminin izlenmesini mümkün kılan verileri kapsayan çalışmalar Türkiye'de de mevcut. "Dünya Değerler Anketi" (World Values Surveys, http://wvs.isr.umich.edu) çerçevesinde 1997 ve 2001'de Türkiye'de gerçekleştirilen saha çalışmaları ile "Türkiye Sosyal, Ekonomik ve Siyasal Araştırmalar Vakfı" (TÜSES)'nın 2004'ün Ocak ayında yaptığı anket çalışması bu tarz bir analizi mümkün kılacak verileri içeriyor. Her üç çalışmada da deneklerin sağ/sol ekseninde kendilerini 10 puanlık bir cetvelde öznel olarak nerede konumlandırdıkları sorulmuş. Cetvelde 1 en solu, 10 ise en sağı temsil ediyor. Bu konudaki siyaset bilimi yazını, cetveli 1 ve 2'yi merkez solun solundaki sol (isterseniz "aşırı sol"), 3 ve 4'ü merkez sol, 5 ve 6'yı merkez, 7 ve 8'i merkez sağ, 9 ve 10'u ise merkez sağın sağındaki sağ (isterseniz "aşırı sağ") olacak biçimde ayrıştırıyor. 1-4'e sol, 5-6'ya merkez ve 7-10'a sağ diyecek olursak Türkiye'de kişilerin öznel konumlamaları açısından 1997, 2001 ve 2004 tarihlerinde sol, merkez ve sağın nispi gelişimi açısından iki husus dikkat çekiyor. Birincisi solun gerilemesi, ikincisi ise merkezin ve sağın yükselişidir. 1997'de yüzde 24,5 oranındaki sol, 2001'de yüzde 22'ye, 2004'te ise yüzde14,5'e gerilemiş. Buna karşılık kendilerini öznel olarak merkezde görenlerin oranı, 1997, 2001 ve 2004'te sırasıyla, yüzde 39,1, yüzde 44, yüzde 46,3'tür. Aynı tarihlerde sağın oranları ise, sırasıyla, yüzde 36,4, yüzde 34 ve yüzde 39,3'dür. Özellikle, Dünya Değerler Anketi'nin Türkiye 1997 ve 2001 çalışmalarında, sağ/sol ekseninde kendilerini konumlandıran insanların sosyo-demografik özellikleri ve sahip oldukları değerlere ilişkin bilgiler de mevcut olduğundan bunların ilişkilendirilmesi mümkündür.

Sağ/sol tercihini bununla ilişkili olduğunu düşündüğüm 1997 araştırmasındaki 13 ve 2001 araştırmasındaki 14 soruya verilen cevap ile ilişkilendirdim. 1997 araştırmasındaki 13 soru deneklerin şu konulardaki özellikleri konusunda bilgi veriyor: Yaşları, cinsiyetleri, gelirleri, dinin yaşamlarında oynadığı rolün önemi, yakın çevrelerinden olmayan kişilere güven duyup duymadıkları, mülkiyetin kamu ya da özel kesimde olmasına ilişkin tercihleri, toplumda muhtaç durumdaki insanların bu durumlarının toplumsal sistemin adil olmasından mı yoksa bu kişilerin tembel ve şanssız olduklarından mı kaynaklandığı konusundaki fikirleri, tüm sorunlarına karşın demokrasinin en iyi rejim olup olmadığına ilişkin düşünceleri, otoriteye her koşulda saygı gösterilmesi gerekir düşüncesine katılıp katılmadıkları, öncelikle erkek çocuklarının okutulması gerektiği yolundaki fikre katılıp katılmadıkları, çocuklara kazandırılması gereken özelliklerden bir tanesi olarak başkalarına karşı hoşgörü ve saygı duyulması gerektiği düşüncesini paylaşıp paylaşmadıkları, fiyat artışları ile ulusal düzenin korunması hedeflerine karşılık hükümet kararlarının daha fazla eleştirilebilmesi ile söz ve düşünce özgürlüğünün korunması hedeflerine öncelik verilip verilmemesi ve işsiz olup olmadıkları. 2001 araştırmasındaki çalışma ise bu 13 sorunun yanında deneklerin yaşadığı yerleşim birimlerinin nüfus itibarıyla büyüklüğü bilgisini de içeriyor. TÜSES'in 2004 çalışması Dünya Değerler Anketi'ne kıyasla, sağ/sol tercihi ile ilişkilendirilebilecek daha az veri içeriyor. TÜSES çalışmasından aldığım 10 etken deneklerin yaşını, eğitim düzeylerini, cinsiyetlerini, gelirlerini, işsiz olup olmadıklarını, dinin yaşamlarındaki önemini, Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olup olmadıklarını, ekonominin son yıldaki performansını nasıl değerlendirdiklerini, gelecek bir yıl içinde ekonominin ne durumda olacağı ile ilgili düşüncelerini, bireysel ekonomik durumlarının son bir yıl içinde ne yönde değiştiğini ve gelecek bir yıl içinde ne yönde değişeceğini beklediklerini kapsıyor.

Anlamlı olan etkenler

1997 Dünya Değerler Anketi'nin verileri ile öznel sağ/sol konumlaması ilişkilendirildiğinde, (1) dinin yaşamlarında daha fazla önemi olanların, (2) toplumda muhtaç durumdaki insanların bu durumlarının toplumsal sistemin adil olmamasından çok bu kişilerin tembel ve şanssız olduklarından kaynaklandığını daha fazla düşünenlerin, (3) otoriteye her koşulda saygı gösterilmesi gerekir düşüncesini daha fazla onaylayanların, (4) öncelikle erkek çocuklarının okutulması gerektiği yolundaki fikre daha fazla katılanların, (5) çocuklara kazandırılması gereken özelliklerden bir tanesi olarak başkalarına karşı hoşgörü ve saygı duyulması gerektiği düşüncesini daha az onaylayanların, (6) hükümet kararlarının daha fazla eleştirilebilmesi ile söz ve düşünce özgürlüğünün korunması hedeflerine kıyasla fiyat artışları ile ulusal düzenin korunması hedeflerine öncelik verilmesi gerektiğini daha fazla savunanların kendilerini "daha çok" sağcı olarak nitelendirdikleri anlaşılıyor.
2001 Dünya Değerler Anketi'nin verileri dikkate alındığında ise, (1) dinin yaşamlarında daha fazla önemi olanların, (2) yaşları nispeten daha ileri olanların, (3) eğitim düzeyleri daha düşük olanların, (4) demokrasinin en iyi rejim olduğu fikrine daha az katılanların, (5) çocuklara kazandırılması gereken özelliklerden bir tanesi olarak başkalarına karşı hoşgörü ve saygı duyulması gerektiği düşüncesine daha az katılanların, (6) hükümet kararlarının daha fazla eleştirilebilmesi ile söz ve düşünce özgürlüğünün korunması hedeflerine kıyasla fiyat artışları ile ulusal düzenin sağlanması hedeflerine öncelik verilmesi gerektiğini daha fazla savunanların ve (7) daha az nüfuslu yerleşim birimlerinde yaşayanların kendilerini "daha çok" sağcı olarak nitelendirdikleri görülüyor.

TÜSES'in 2004 araştırmasının verileri ise, (1) dinin yaşamlarında daha fazla önemi olanların, (2) eğitim düzeyleri daha düşük olanların, (3) Türkiye'nin AB üyeliğine daha az taraftar olanların, (4) kadınlardan çok erkeklerin, (5) Türkiye ekonomisinin son bir yılda durumunun düzeldiğini ve gelecekteki bir yılda daha da iyileşeceğini düşünenlerle, (6) bireysel olarak ekonomik durumlarının son bir yılda iyileştiğini düşünenlerin kendilerini "daha çok" sağcı olarak nitelendirdikleri anlaşılıyor.
Kanımca bu çalışmanın en önemli sonucu, sağcılık/solculuk ayrımında temel kırılma noktasının geleneksel mülkiyet biçimi (kamu ya da özel) değil "ötekilere" karşı saygı ve hoşgörü ile söz ve düşünce özgürlüğüne atfedilen önemdir. Evet, sayıları azalsa da kendilerinin dışındakilere daha hoşgörülü yaklaşan, söz ve düşünce özgürlüğünü daha fazla savunan kişiler kendilerini öznel olarak politik yelpazenin sağından çok solunda konumlandırıyorlar. Kaldı ki, bireysel yaşamlarında dinin önemi fazla olmasa da dini özgürlükleri de savunanların bir bölümü soldan gelmiyor mu?