YAYIN TARİHİ: 19.01.2009
Cumartesi günü Türkiye Sosyal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı (TÜSES)’in “Yiğit Gülöksüz’e Armağan” toplantısına katıldım. Programda, Yiğit beyin özelliğinin ele alınacağı konuşma; O’nun yerel yönetimlerle ilgili çalışmaları dikkate alınarak, yaklaşan seçimlerin değerlendirilmesi amacıyla, İzmir ve Eskişehir büyükşehir belediye başkanları Aziz Kocaoğlu ve Yılmaz Büyükerşen’nin katılacağı panel vardı.
20. yılına giren Vakfın başkanı, her zaman nazik ve mütevazı Mehmet Ural, TÜSES’in çalışmalarını özetledi, kuruluşundan bu yana görev alanları andı ve emeği geçenlere teşekkür etti.
Sayılamayacak kadar çok kitabın yazarı İlhan Tekeli, komşusu ve dostu Yiğit beyin sağlam yapısını ‘inşa eden’ etkenleri; özellikle Toplu Konut İdaresi Başkanlığı döneminde ve 1996 Haziran’ında toplanan Habitat İnsan Yerleşimleri Dünya Konferansı’nın hazırlanmasında yaptıklarını anlattı.
10 yıldır Eskişehir Belediye Başkanı olan Büyükerşen konuşmasında; sanatsal kurumların çoğalmasına, kentin görünüşünü değiştiren projelere yer verdi. O’nu dinlerken, Eskişehirlilerin ve CHP’nin nasıl bir sınava girdiklerini anlatma yolu var mıdır diye düşündüm!
İzmir’in ‘Aziz Başkanı’, insana hizmet anlayışıyla ürettiği sayısız gibi görünen projelerden gerçekleştirdiklerini; önümüzdeki haftalarda işletmeye açacaklarını anlattı; sonra da ‘eğer kazanırsam( kaydını koymadan, ‘seçimden sonra’ başlayacağı projeleri saydı, kent kalkınması anlayışını açıkladı.
Toplantıda izlediğim, tanıdığımız politikacılara benzemeyen bu iki kişi projelerle besleniyorlar gibiydiler; sanki bugün masanın üstündekini tüketirlerken, yarın masaya gelecekleri hazırlıyorlar.
O toplantıda beni asıl düşündüren Yiğit beyin siyasal hayatıydı:
Necdet Uğur’un 70’li yılların sonlarında tanıştırdığı, birlikte çalışmaktan ve buluşup konuşmaktan hep zevk aldığım Yiğit bey; iyi yetişmiş, mesleğinde yeteneğini göstermiş,
genç yaşında CHP’de siyasete girmiş, 80 darbesi sonrasında CHP devamı partilerde genel sekreter yardımcılığı yapmış, alçak gönüllü ama kendine güvenen, nazik ama iddialı bir insandır.
Ülke ölçeğinde siyaset Meclis üyesi olarak yapılır. Yiğit bey, 70’li yıllarda ‘milletvekili olabilir’ vasfını kazanmıştı. Tanıyanlar O’nu milletvekili seçilebilecekler arasında görmüşler, hatta çoğu ‘milletvekili olacaklar’ listesine yazmışlardır.
Bu niteliğine karşın O hep, milletvekili seçilme sınırından ‘dönmüştür’! Yiğit
beyin milletvekili olma yarışına bazen girmeden önce, bazen girdikten sonra geri dönüşü, siyasal hayatta çok görünen güvenilmez kişilerin değil; sistemin başındakilerin eseridir.
Siyasal hayatımızda güç sahipleri, hakkını sessizce ve dostlarına güvenerek bekleyenlere değil, yeteneksizliğini sesiyle ve ortaklıklarıyla örtenlere yardım etmişlerdir. Eğer Yiğit bey gibilere hakları verilseydi, siyaset hayatımız, sonuçta ülkemiz, bugünkünden çok farklı olurdu!