• TÜRKİYE SOSYAL EKONOMİK ve SİYASAL ARAŞTIRMALAR VAKFI

Ergun Özbudun* - Değişen Türkiye`de din, toplum ve siyaset (Zaman – 07.04.2007)

Ergun Özbudun* - Değişen Türkiye`de din, toplum ve siyaset (Zaman – 07.04.2007)

YAYIN TARİHİ: 07.04.2007

http://www.zaman.com.tr/haber.do?haberno=524463&keyfield=74C3BC736573

Bu başlık, iki değerli sosyal bilimcimiz Ali Çarkoğlu ve Binnaz Toprak tarafından, TESEV'in desteği ile gerçekleştirilen ve 2006 Kasım'ında yayımlanan bir araştırma raporunun başlığıdır. Aynı araştırmacılar, Şubat 1999 tarihinde benzer bir araştırmayı gerçekleştirmişler ve bu rapor 2000 yılında gene TESEV tarafından "Türkiye'de Din, Toplum ve Siyaset" başlığı altında yayımlanmıştı.

İki araştırmanın sonuçlarının karşılaştırılması, hem son altı yıl içinde Türk toplumunun bazı değerlerinde meydana gelen değişiklikleri göstermesi, hem bazı konularda gerçeklerle algılar arasındaki farkları ortaya koyması açılarından çok ilginçtir.

Ülke çapında anket çalışmasına dayanan bu araştırmaların önemli bulgularından biri, son altı yıl içinde Türkiye'de dindarlığın hissedilir derecede güçlenmiş olduğudur. Nitekim "çok dindarım" diyenlerin oranı yüzde 6'dan 12,8'e, "oldukça dindar sayılırım" diyenlerin oranı yüzde 25'ten yüzde 46,5'e yükselmiş, "pek dindar değilim" diyenlerin oranı yüzde 9,4'ten yüzde 3,6'ya düşmüştür. Kimlik tanımlamasında "öncelikle bir Müslüman olarak tanımlarım" diyenlerin oranı, yüzde 35,7'den yüzde 44,6'ya yükselmiş; "öncelikle Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak tanımlarım" diyenlerin oranı, yüzde 34,1'den yüzde 29,9'a düşmüştür. Din temelli politika yapan partiler olmaması gerektiğini savunanların oranı, yüzde 60,6'dan yüzde 53,6'ya düşmüş; böyle partilerin olması gerektiğini savunanların oranı, yüzde 24,6'dan yüzde 41,4'e çıkmıştır.

Lâiklik-İslamcılık çatışmasında yumuşama...

İlk bakışta bu bulgular Türkiye'de lâik devletin ciddi bir tehdit altında olduğu izlenimini uyandırabilirse de, araştırmanın diğer bazı bulguları, bu endişelerin pek yerinde olmadığını göstermektedir. Lâikliğin karşıtı, dindarlık değil, din devleti savunusudur. Araştırma, 1999'da yüzde 21 olan şeriata dayalı din devleti taraftarlığı oranının, 2006'da yüzde 8,9'a düştüğünü, bunu reddedenlerin oranının ise yüzde 67,9'dan yüzde 76,2'ye çıktığını ortaya koymaktadır. Bu bulgu, başka bir saygın düşünce kuruluşu olan TÜSES'in yaptırdığı 2002 araştırmasının bulguları ile de doğrulanmaktadır. TÜSES anketine göre 1996'da yüzde 26,7 olan şeriat devleti taraftarları oranı, 1998'de yüzde 19,8'e, 2002'de ise yüzde 9,9'a düşmüştür. Kaldı ki, şeriat devleti taraftarlığının, şeriatın bütün kurallarının eksiksiz uygulanmasını destekleme anlamına gelip gelmediği de şüphelidir. Elbette yaklaşık yüzde 10'luk bir kitle, küçümsenecek bir azınlık değildir; ancak bunun lâik cumhuriyet bakımından ciddi bir tehdit oluşturduğu iddiası da abartmalıdır. Daha da önemlisi, bu oranın artış değil, önemli bir düşüş göstermekte olmasıdır. Bunda, geçmişteki İslamcı partilere oranla lâiklikle çok daha barışık bir politika izleyen AKP'nin büyük rolü olduğu düşünülebilir. Gerçeklerle algılamalar arasındaki uyumsuzluğa işaret eden ilginç bir bulgu da, AKP'lilerin yüzde 12'sine karşılık, CHP'lilerin yaklaşık yarısının (yüzde 49,1) lâikliği tehdit altında görmeleridir.

Deneklerin AKP'nin çeşitli yönleri ile ilgili değerlendirmeleri de, Türk kamuoyunun hemen hemen ortadan bölünmüş niteliğini ortaya koymaktadır. Deneklerin yarıdan biraz fazlası, AKP'yi demokrasiye inanan bir parti (yüzde 53,7), temel hak ve hürriyetleri en çok destekleyen parti (yüzde 50,8), İslamî yaşam tarzını seçmiş insanların haklarını en çok koruyan parti (yüzde 53,3) olarak görmekle birlikte, önemli bir bölümü de onun İslamî yaşam tarzını hâkim kılmak istediğine (yüzde 50,3), Avrupa Birliğine girmeyi din temelli bir siyasî sistemi meşru kılmak için istediğine (yüzde 45,2), İslamcı-lâik çatışmasını yumuşatmadığına (yüzde 44,4), devlet kadrolarını İslamî kesimlerin ele geçirmesi için uğraştığına (yüzde 43,8), Cumhuriyetin kadın haklarındaki kazanımlarını tersine çevirmeyi amaçladığına (yüzde 36,7) inanmaktadırlar. Bu bulgular, lâiklik-İslamcılık ekseni üzerinde hâlâ ciddi boyutlarda bir kutuplaşmanın var olduğuna işaret etmektedir.

"Türkiye'de dindarlara baskı mı yapılıyor?"

Seçmen algılarındaki bu kamplaşmaya rağmen, araştırmanın diğer bazı bulguları, son yıllarda lâiklik-İslamcılık kutuplaşmasında belli ölçüde bir yumuşama yaşandığı izlenimini uyandırmaktadır. Meselâ 1999 yılında, insanların Müslümanlığın gereği olan ibadetlerini serbestçe yerine getirebilip getiremedikleri sorusuna "hayır" cevabı verenlerin oranı yüzde 30,9 iken, bu oran 2006'da yüzde 14,3'e düşmüştür. Aynı şekilde, "Türkiye'de dindar insanlara baskı yapılıyor mu?" sorusuna "evet" diyenlerin oranı 1999'da yüzde 42,4 iken, bu oran 2006'da yüzde 17'ye düşmüştür. AKP iktidarı dönemi ile, ondan önceki üç partili koalisyon dönemini karşılaştıran deneklerin yarısı, kişilerin ibadetlerini yerine getirmelerinde değişiklik olduğu, bu grubun yüzde 61,7'si de değişikliğin iyi yönde olduğu kanısındadır. Bu bulgular, sosyal bütünleşme yönünde olumlu bir gelişme kaydedildiğini kanıtlar niteliktedir. Lâiklik-İslamcılık çatışmasının, Türk demokrasisinin pekişmesi önündeki en büyük engellerden biri olduğu düşünülürse, bu tutumlardaki yumuşamanın memnuniyet verici olduğundan kuşku duyulamaz. Çarkoğlu-Toprak araştırmasından, demokratik değerler, farklılıklara saygı, hoşgörü ve örtünme konularında da ilginç veriler elde edilmiştir. Bunları başka bir yazımda ele almayı ümid ediyorum.

* Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi