YAYIN TARİHİ: 14.03.2004
O halde yıllar sonra gelen bu büyük başarıyı kutlamamız ve AKP hükümetini alkışlamamız gerekmez mi? Yıllardır neden yırtındık, dünyanın yaptığını yapalım, şu enflasyonu bünyemizden atalım diye? Enflasyonun yenildiği ortamda ücret ya da maaşla geçinenlerin alım gücü yükselmeyecek miydi? Yükselen reel gelirler iç piyasayı canlandırmayacak mıydı? İşçinin, memurun, esnafın yüzü gülmeyecek miydi? Sanayicimiz, orta vadeyi görebildiği ve faizler düştüğü için yatırımı düşünmeye başlamayacak mıydı?Yabancı yatırım sermayesi Türkiyeye akmayacak mıydı? Türkiye, 1970lerden beri yüksek enflasyonla yaşadı ve bunun büyük zararlarını gördü. Enflasyonist ortamda ücretli - maaşlı kesim ve genel olarak orta sınıf ciddi kayıplara uğradı, sermaye birikimi olumsuz etkilendi, ekonomide istikrarlı bir büyüme elde edilemedi. Son 30 yılda iktidara gelen hemen her hükümet "enflasyon canavarını yeneceğini" iddia etti ama hiçbiri, enflasyona karşı kalıcı bir zafer kazanamadı, yıllık enflasyonu yüzde 10lara ya da altına indiremedi. Sonunda bunu başarmak halen iktidardaki Ak Parti (AKP) hükümetine nasip oldu ve tek haneli enflasyon bir hayal olmaktan çıktı. Veri Araştırmanın TÜSES Vakfı için 22 Aralık 2003 - 7 Ocak 2004 tarihleri arasında gerçekleştirdiği anket çalışmasının sonuçları, ekonomideki gidişatın genelde olumlu bulunduğunu ortaya koyuyor. Ankete göre "hayat pahalılığı"nı sorun olarak görenlerin oranında büyük bir düşüş var, ekonomik durumun iyiye gittiğini belirtenlerin oranı kötüye gittiğini belirtenlerin dört katı. "Önümüzdeki 12 ayda ekonomik durum iyiye gidecek" diyenlerin oranı % 70i bulurken "kötüye gidecek" diyenlerin oranı % 11de kalıyor. Ekonomik tabloda önemi artan ve ağırlaşan sorun olarak ise yalnızca işsizlik sorunu üzerinde duruluyor. Bugüne dek yapılan kamoyu yoklamaları da seçmenin genelde iktidar partisinden memnun olduğunu ve AKPnin yerel seçimlerde oy oranını artırmasının beklendiğini ortaya koyuyor. Ancak araştırmaları bir yana bırakıp çeşitli kesimlerden insanlarla konuştuğunuzda, çok daha olumsuz, çok daha sıkıntılı bir tablo çıkıyor ortaya. Seçmenin nabzını tutmak için Türkiyenin dört bir yanını dolaşan arkadaşlarımızın izlenimleri de bu doğrultuda. Enflasyonun ve faizlerin düşmesi, Türk parasının değer kazanması kimseyi fazla memnun etmişe benzemiyor. İşsizlik hemen her yerde başsorun olarak ortaya çıkarken iç pazarda beklenen canlanma bir türlü gerçekleşmiyor. Ücretli - maaşlı kesim, indirimli satışları takip ederek iki yakasını bir araya getirmeye çalışıyor. Sanayici hemen her piyasayı işgal eden Çin mallarından, ihracatçı TLdeki değerlenmeden şikayetçi. Kurda ve faizlerde istikrarın korunacağına inanmayan işadamı yatırım kararı vermekte zorlanıyor. Sıkıntılı tablo bilmecesi Bu tür yakınmalar özellikle son aylarda artarken CNBC tarafından hazırlanan Bireysel Tüketim ve Perakende Satış Endekslerinin, ocaktaki gerilemeden sonra şubat ayında da gerileme gösterdiği görülüyor. Pek çok malda büyük indirimler söz konusu ama bunun da satışa etkisi sınırlı. Martın bir de vergi ayı olduğu hatırlandığında bu ay için iyimser olmak da olanaksız. Pekiyi sorun nerede? Dört olasılık akla geliyor: Birincisi, faiz dışı fazla hedefine kilitlenmiş olan hükümetin elinde ekonomiyi canlandıracak olanak olmaması. İkincisi, özel sektörün öncelikle verimlilik artırıcı yatırımlara yönelmesi ve istihdama katkıda bulunmaması. Bu iki nedenle istihdam ve gelir artışları sınırlı kalıyor. Üçüncüsü, çoğu kimsenin tek haneli enflasyonla yaşamaya hazır olmaması ve bunun kalıcı olacağına inanmaması. Dördüncüsü, enflasyonun düşmesinde başrolü oynayan TLnin değerlenmesinin, dış rekabet karşısında yerli üreticiyi ve ihracatçıyı vurması. Bu koşullarda enflasyonun düşmesi ve TLnin değerlenmesi sayesinde gerçekleşmesi beklenen olumlu gelişmeler gündeme gelmiyor, tam tersine bu gelişmeler sorun yaratmış görünüyor. Öte yandan enflasyon cephesinde hedefe varabilmek için de çaba göstermeye devam etmemiz gerekiyor. Neresinden baksanız çözümü sabır isteyen, zor bir denklem var karşımızda. oulagay@milliyet.com.tr Sorun nerede?