• TÜRKİYE SOSYAL EKONOMİK ve SİYASAL ARAŞTIRMALAR VAKFI

Kısa Bir Değerlendirme: COVID-19’la Yaşam

Prof. Dr. Gaye USLUER

Kısa Bir Değerlendirme: COVID-19’la Yaşam


 

 

COVID-19 salgını ile geçen bir yılı geride bıraktık. Geride bıraktığımız yıl diye başladıysam da salgının geçtiğini ya da bittiğini kastetmiyorum elbette. Bu yıl COVID-19 enfeksiyonu bitecek mi, bitirebilecek miyiz bilmiyoruz. Önümüzde COVID-19’la geçecek ne kadar bir süre olduğunu da henüz bilmiyoruz. Konuya ilişkin yapılan, bir kısmı spekülatif türlü senaryoları değerlendirdiğimizde, gerçeğe en yakın olanı, bu yılın sonbaharına kadar yeni normalin yaşamımıza giremeyeceği gerçeği.

Geride bıraktığımız bir yılda kısa sürede çok şey öğrendik. COVID-19’un öyküsünü yazmaya başladık bile. Öykünün, salgın sonlandığında biteceğini biliyoruz.

Son bir yıl içinde sağlık alanında müthiş gelişmeler oldu. Bir yandan bu hastalığı tanıdık, öğrendik, öte yandan bu hastalığı yönetmeyi öğrendik. Korunma önlemleri yani maske, mesafe ve el hijyeni hayatımızın vazgeçilmezleri ya da yeni yaşam kurallarımız oldu.

Aynı  dönemin en büyük öğretisi ve çıktısı ise COVID-19 aşı platformları oldu. Salgının ilk 10 ayı içerisinde farklı aşılar, acil kullanım onayı ile insanlığın hizmetine sunuldu.

2021 yılının ilk aylarındayız. Tüm dünya COVID-19 aşılarına kilitlenmiş durumda. Bu yıl salgının merkezinde aşılar var. Uzun süre merkezde kalmaya devam edecekler. Çünkü tünelin ucundaki ışık aşılar ve aşılanmak. Çünkü salgın zamanlarında devreye giren, girebilen aşılar bir yandan yaşam kurtarırlar, öte yandan salgının bitmesini sağlayan araçlardır. Bu nedenledir ki salgın zamanında aşılar ve aşılanmanın, kamusal, ücretsiz ve herkes tarafından ulaşılabilir olması çok önemlidir. Mevcut durum nedeniyle COVID-19 aşılarının bir meta olarak görülmemesi, bir meta olarak kullanılmaması ve “halkların aşısı” olması/olabilmesi çok önemlidir.

Bu bağlamda “Hangi aşı ile aşılanalım?” sorusundan daha önemli olan, “aşılara ulaşabilir olma” durumudur.

Dünyada birçok ülkede Aralık 2020’de kitlesel aşılama başladı. Salgını kontrol edebilmenin tek yolu, en riskli gruplardan başlayarak toplumun en az yüzde 60-70’inin aşılanabilmesi. Dünya nüfusunun yüzde 60-70’ini aşılamaya yetebilecek milyarlarca doz aşının, milyarlarca kişiye, hem de en kısa zamanda uygulanması gerekiyor. Bu anlamda dünya tarihinin en büyük kitlesel aşılamasından bahsediyoruz dersek, yanlış söylemiş olmayız.

Aralık ayı ortasından başlayarak bugüne kadar dünyada 73 ülkede COVID-19 aşılarının uygulanmasına başlandı. Rakamlar günbegün değişiyor. Dünya genelinde bugüne kadar milyonlarca doz aşı uygulandı. Ancak milyonlarca doz aşının yüzde 60’ı dünyanın en zengin 10 ülkesinde uygulandı. Buna karşın dünyanın 130 ülkesinde henüz hiç aşı uygulaması yapılamadı. COVID-19 aşılarıyla henüz tanışmamış olan, ne zaman tanışacakları belli olmayan bu ülkelerde yaşayan insanların toplam nüfusu ise 2.5 milyar.

Dünya zorlu bir süreçten geçiyor. Sadece sağlığımız değil, sosyal yaşamlarımız ve ekonomimiz hem bireysel hem de ülke düzeyinde bozuldu. Yeni kavramlar girdi yaşamlarımıza. Aşıyı üreten ülkelerin önce benim ülkemin insanları aşılanmalı düşünceleri, dünya genelinde eşitsiz aşı dağılımı ve aşıya ulaşamama aşı milliyetçiliği ve aşı adaleti gibi kavramların yaşamımıza girmesine neden oldu.

Salgın küresel. Çözüm süreçlerinin de küresel bazda ve dayanışmayla oluşturulması gerekiyor. Ancak yukarıda belirttiğim nedenler sonucunda “aşı milliyetçiliği”, “aşı adaletsizliği” kavramları ne yazık ki en güncel kavramlar arasına girdi.

Türkiye nasıl bir süreç izledi?

Salgının başından itibaren Türkiye’nin tutumunu değerlendirecek olursak kötü bir süreç yönetimine hep birlikte tanıklık ettik. Salgın yönetiminin sloganı haline gelmiş olan “şeffaflık, güven ve toplumsal dayanışma” süreçleri iyi yönetilemedi. Bu nedenle hâlâ gerçek vaka sayıları, hasta sayıları ve bildirilen ölüm sayılarına dair kuşkularımız var.

Esas sorun şu ki,  siyaset kurumu salgının kısa sürede biteceğini ve kısa sürede bir başarı öyküsü yazabileceklerini sandı. Beklenilenin aksine salgın bitmedi, devam ediyor. Bu yanılgı süreç yönetimine dair  türlü aksaklıkları da birlikte getirdi.

Uzayan salgın, ülkemizde mevcut ekonomik krizin derinleşmesine ve bir ekonomik buhranın oluşmasına neden oldu. Özellikle haziran ayında erkenden başlatılan yeni normalin ardından, eylül ayıyla daha keskin ve sert bir dalganın ortaya çıkması, artan işsizlik, küçük işletmelerin kapanması ve hizmet sektörünün önündeki engeller sürecin özeti denilebilir. Süreç yönetimindeki en büyük eksiklik ise kısıtlı yaşamın gereği olan gerçek bir sosyal destek paketinin hayata geçirilememesi oldu.

Bugün dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’nin de ana gündemi COVID-19 aşıları, aşılanmak. Mevcut bilimsel doğrular temelinde en az 60-70 milyon kişinin COVID-19 aşıları ile aşılanması gerekiyor. Bunun için ülkemizin  120-140 milyon doz  aşıya ihtiyacı olduğunu biliyoruz. Aralık 2020’de  geldi gelecek denen COVID-19 aşıları, Ocak 2021’de ülkemize gelebildi. Şubat ayının ortasına geldiğimiz şu günlerde ise aşılama oranımız henüz %3’ler civarında. Sağlık otoritesi bağlantısı yapılmış aşı miktarının 50 milyon doz aşı olduğunu söylüyorsa da, henüz ülkemize ulaştığı söylenen aşı miktarı 13 milyon doz. Yol uzun. Bu hız ile devam edilecek olursa istenilen hedefe ulaşabilmemiz yıllar içinde gerçekleşebilecek.

Son söz

Mevcut veriler, üstelik son zamanlarda ortaya çıkan ve önem kazanan varyant gerçeği de göz önüne alındığında 2021 yılı herkes için  COVID-19’la birlikte geçecek görünüyor.

Türkiye’de siyaset kurumu elindeki tüm imkânları zorlayarak, yeterli miktarda aşıya erişimi sağlamak ve hedeflenen toplumsal bağışıklığı bir an önce oluşturmak zorunda.

Salgının başından itibaren bütün yükü omuzlamak zorunda bırakılan kırılgan kesimler -65 yaş üstü, gençler, engelliler ve kadınlar– için yeni yaşamsal düzenlemelerin bir an önce yapılması gerekiyor.

İçinde bulunduğumuz mevcut ekonomik buhranın toplumun her kesimini, farklı ölçeklerde etkilediğini biliyoruz. Bu anlamda siyaset kurumuna düşen vazifelerden bir diğeri de güçlü  sosyal destek paketlerinin oluşturulması.

Tüm bunlar yapılabilir mi?

Yapılabilir, yeter ki siyasal tercihlerimizi doğru yönde kullanabilelim.

Maskeli, mesafeli ve hijyene çokça dikkat ederek, sağlıklı günler dileğiyle.